Mart 2011’de Suriye’de rejime karşı başlayan protestolar, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti tarafından önce iç savaşa ardından uluslararası aktörlerin devreye girdiği küresel bir güç mücadelesine sürüklendi. Esad rejimi, milyonlarca insanın hayatını alt üst eden bir insanlık dramına neden oldu. Aslında her diktatör rejim kendi sonunu getirir. Böylelikle Esad rejimi de 8 Aralık 2024 tarihinde çökerek, tarihin karanlık sayfalarına geçti. Suriye’de muhalif güçler, Baas rejiminin 61 yıllık iktidarını sona erdirerek, tarihte yeni bir dönemin başlangıcını yarattı.
2011’den bugüne yaşanan iç savaşta Suriye halkı her açıdan büyük acılar çekti. Aslında en ağır bedeli ödeyenler, çoğu zaman sessiz kalmak zorunda bırakılan kadınlar ve çocuklar oldu. Üstelik Suriye’nin çeşitli bölgelerinde, göç yollarında ve kamplarda hem kadınlar hem de kız çocukları kontrolsüz güçler tarafından cinsel şiddete maruz kaldı.
Diğer taraftan Esad rejiminin hapishanelerinde yıllardır tutsak edilen kadınlar, sadece savaşın değil, insan haklarının sistematik bir şekilde ihlal edildiği bir düzenin kurbanı haline geldi. Kayıt altına alınan binlerce işkence vakası ve gözaltındaki kadınların yaşadığı korkunç koşullar, savaşın karanlık yüzünü ortaya koyuyordu. Kısacası Beşar Esad’ın uyguladığı sert politikalar, eşi Esma Esad’ın bir zamanlar yürüttüğü kadın hakları, eğitim, sosyal kalkınma gibi alanlardaki projeleriyle çelişiyordu.
Suriye iç savaşının başlangıcından bu yana Beşar Esad, rejime karşı muhalefet gösterenleri susturmak için sistematik şiddet kullanmıştı. Bu şiddetin en acımasız biçimlerinden biri, rejim karşıtı olarak ya da toplumsal baskılara karşı çıkan kadınların tutuklanması ve cezaevlerinde maruz kaldıkları işkencelerdir. Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporları, Esad rejiminin hapishanelerinde kadınlara yönelik cinsel şiddet, işkence, zorla itiraf alma gibi uygulamaların yaygın olduğunu ortaya koydu. Bu uygulamalar, devletin bilinçli olarak hayata geçirdiği bir politika haline gelmişti.
Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre birçok kadın, rejime karşı muhalif olduğundan ya da aile üyeleri bu muhalefette yer aldığı için tutuklanmıştı. Tutuklanan kadınlar, çoğu zaman herhangi bir suçlama olmadan, keyfi bir şekilde gözaltına alınarak işkencelere tabi tutulmuştu. Pek çok kadın, cezaevi hücrelerinde uzun yıllar boyunca tek başına bırakılmıştı. Özellikle gözaltı süresince cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddete sürekli maruz kalmaları, kadın mahkûmların yaşadığı trajedinin bir örneğidir.
Tutuklu kadınlar, sadece fiziksel şiddetle değil, aynı zamanda psikolojik baskılarla da karşılaştılar. Bu baskılar, en çok onların annelik duygusunu hedef aldı. Kadınlar, çoğu zaman çocuklarından koparılarak hapsedildiler. Çoğu kadının taşıdığı en büyük travmalardan biri de çocuklarının annesiz nasıl büyüdüğüdür. Bu anneler, uzun süredir çocuklarının sağlığından ve güvenliğinden habersiz kalmanın derin acısını çekiyor.
2017’de İnsan Hakları İzleme Örgütü, Esad rejiminin binlerce çocuğu annelerinden ayırdığını ve onları izole ettiğini belirtmişti. Bu çocukların birçoğu ya yetimhanelere yerleştirildi ya da Suriye’nin savaş alanlarına terkedildi. Bu durum, onların fiziksel ve psikolojik ihlallere uğramalarına neden oldu. Çocukların yaşadığı travmalar, savaşın bir başka boyutunu oluşturuyor. Dolayısıyla anne ve çocuk arasında koparılan bağlar, Suriye’deki savaşın kalıcı etkilerinden biridir.
Esad rejiminin kadınlar ve çocuklar üzerindeki baskılarına karşı uluslararası toplum, başlangıçta oldukça yavaş bir tepki verdi. Birçok ülke, Suriye’deki iç savaşa müdahale etmekte tereddüt etti ve siyasi çıkarlar nedeniyle insan hakları ihlallerine karşı etkin bir şekilde hareket etmedi. Pek çok uluslararası oluşum ve insan hakları örgütü, Suriye’deki tutuklu kadınlar ve çocuklar hakkında defalarca Beşar Esad’a uyarılarda bulunarak, bu ihlallerin derhal durdurulması gerektiğini belirtti.
Bazı ülkeler, Esad rejiminin suçlarını kınayarak çeşitli yaptırımlar uyguladı. Ancak bu yaptırımlar, tutuklanan kadınların ve çocukların koşullarına doğrudan etki edecek bir çözüm üretmekte yetersiz kaldı. Suriye’deki kadınların serbest bırakılması için çeşitli kampanyalar başlatıldı. Birçok uluslararası insan hakları kuruluşu, Esad rejimiyle işbirliği yapan Rusya ve İran gibi ülkelerin bu ihlallerin üstünü örtmede etkin bir rol oynadığını dünya kamuoyuna açıkladı. Ancak savaşın devam etmesini kendi çıkarlarına uygun gören kimi ülkeler, bu vahşete sessiz kalmayı tercih etti.
8 Aralık günü itibariyle muhalif güçler tarafından hapishanelerde bulunan kadınlar serbest bırakılmaya başlandı. Özellikle Esad rejiminin işkence merkezi olan Sednaya hapishanesine dair sarsıcı görüntülerde, anneleriyle birlikte cezaevinde yaşayan çocuklar da vardı. Dünden beri izlediğimiz Sednaya hapishanesi görüntüleri, aslında diktatör Adolf Hitler’in ölüm kamplarını ve gaz odalarını anımsatıyor.
Sonuç olarak Suriye’deki savaş, sadece bir askeri çatışma değil, aynı zamanda milyonlarca insanın hayatını karartan bir insanlık dramı olarak hafızamızda yer alacaktır. Üstelik bu trajedinin en derin mağdurları, kadınlar ve çocuklar olmuştur. Dolayısıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi, bu insan hakları ihlaline, Esad rejiminin işlediği suçlara karşı etkin bir yargılama süreci başlatmalıdır. Suriyeli kadınların ve çocukların haklarını savunmak, tüm dünya için bir insanlık borcudur.
*https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2018/03/16/i-screamed-but-no-one-came-the-horrifying-sexual-violence-facing-syrias-girls/
* https://www.insamer.com/tr/suriye-zindanlarindaki-tutsak-kadinlar_2017.html
*https://www.ohchr.org/en/hr-bodies/hrc/iici-syria/documentation
*“I lost my dignity: Sexual and gender-based violence in the Syrian Arab Republic”, Human Rights Council, Thirty-seventh session 26 February-23 March 2018 Agenda item 4, 1-27.
*https://www.aa.com.tr/tr/yasam/suriyede-alikonulan-kadinlar-rejim-zindanlarinda-yasadiklarini-resmetti/2689726
*https://www.aa.com.tr/tr/dunya/aa-suriyede-coken-rejimin-iskence-merkezi-sednayada-gizli-bolmeleri-arastiran-ekiplerin-calismalarini-goruntuledi/3418924